Ana Sayfa 1998-2012 Türk dünyasının kâh kara kâh parlak manzarası

Türk dünyasının kâh kara kâh parlak manzarası

Türkçülüğün temel ilkelerinden biri olan, bütün Türk Dünyasına ilgi (Türk’ün Türk’e karşı kardeşlik duygusu ve birçok alanda birlikte ortak hareket etme isteği) son birkaç yıldır anlaşılması güç çelişkili bir manzara gösteriyor.

20. yüzyılın başlangıcıyla, gerek ata yurtta (Kafkaslarda, Kırım-Kazan’da, Orta Asya’da), gerekse Türkiye’de (Türk Ocakları-Türk yurdu, Genç Kalemler, Gökalp, Atatürk), kâh “Türkçülük”, bazen “Turancılık” gibi isimlerle parlamış, Türk Milliyetçiliğinin esas umdelerinden biri olmuştu.

İnönü devrinde bu ateş söndürülmek istenmiş, nedense o sırada sayıları azalan yeni nesil Türkçüler (Atsızcılar, Bozkurtçular.. v.b.) ıztırap dolu mücadeleler vermiş ama bayrağı yere düşürmemişlerdi. 1970’li ve 80’li yıllarda da ülkü yolları ülkücü şehitlerle dolmuştu.

Nihayet büyük düşman Sovyetler çöktü dağıldı, esir Türk dünyasının büyük bir kısmı bağımsızlığa kavuştu.

Bir anlık parlama

Bütün Türklerin kardeşliği ülküsü ve duygusu Çin topraklarından Anadolu’ya, Kıbrıs’a ve Balkanlara kadar tekrar canlandı ve yayıldı. Bu fikrin düşmanlığını güdüp durmuş olan solcuların bazısı bile bu bayrağın altına yanaşmaya başladılar.

Yeni Türk Cumhuriyetleri bir federasyon, konfederasyon ya da, “Arap Bloku” gibi bir blok hâlinde ortak harekete girişmiyorlardı ama, karşılıklı hareketler, daha çok Türkiye’nin inisiyatifiyle, başlamıştı: 10.000 öğrenci getirilip Türkiye’de okullara yerleştiriliyordu; gerek Millî Eğitim Bakanlığı, gerekse Türkiyeli Vakıflar ve kuruluşlar Orta Asya’da okullar açıyorlardı. Bizim “Türk Toplumlarını 2000’lere hazırlama” Vakfımız 1990’da AKM’de “Yeni bir Dünya Doğarken Türk Dünyasının Geleceği” adlı 9 gün süren ve 28 uzmanlı bir sempozyum düzenliyordu; bir iki yıl sonra da, Alpaslan Türkeş’in inisiyatifiyle ve devlet desteğiyle her yıl “Türk Dünyası Kurultayları” binlerce Türk’ü dünyanın dört bir tarafından bir araya getiriyordu: 11 yıl boyunca! Ayrıca, Türk Cumhurbaşkanları da buluşuyor, “biz şu kadar devlet, fakat bir milletiz!” demeçleri veriliyordu.

Dış İşleri Bakanlığında, Türk Cumhuriyetleri Kültür Bakanlığında “Türksoy”, “Tüdev” gibi kuruluşlar ortaya çıktı.

Gene Ayrılığa Doğru mu?

“Türkçü” kimlikli bir partinin de hükûmet koalisyonunda bulunmasına rağmen Türk Dünyasıyla ortak hareket hamleleri yavaşladı. Hatta Türkçü vicdanların kabul edemiyeceği hatalar yapılmaya başlandı. Her yıl yapılan Türk Dünyası Kurultayları durdu (Türkeş de vefat etmişti.) Türkiye’de ekonomik krizler, yolsuzluklar, enflasyon, Irak savaşları, Kıbrıs ve PKK sorunları, seçim kavgaları, bir de A.B. kapısında yaltaklanmalar yeterince kafaları meşgul etti. Bişkek’i, Taşkent’i, Almaata’yı mı düşüneceklerdi!

Zaten kardeşlerimiz de Türkiyeli kardeşlerine karşı eski heyecanlı ilgiyi göstermiyorlardı. Aralarında da yakınlık, ortaklık göze çarpmıyordu.

Başkanları Türkiye’ye geldiklerinde “tek bir milletiz” diyorlardı ama, kendi aralarında “Türk” lâfını ettikleri yoktu. Onlar Özbekti, Kırgız’dı, Azerî’ydi, Kazak’tı, Türkmen’di… Hâlâ ortak anlaşma dilleri Rusçaydı! Ortak Türkçe değil. Olmadı ki! Kırgızistan’da isyanlar sırasında dükkânlar da yağma edilmeye başlanınca, Türkiyeli Türklerin orada açtıkları mağazalar da tahrip olunca, haberi “Türkler de saldırıya uğradı” şeklinde verdiler. Sanki kendileri Türk değilmiş gibi! Ve bizim gazeteler de, televizyonlar da, “Türk işadamlarının yerleri de yağmalandı” diye geçtiler. “Türkiyeli Türk” diyemediler. Birkaç gün önce okumuşsunuzdur, hemen hemen bütün gazetelerimizde manşet haberi oldu: İngiltere’de İngiliz güzellik kraliçesi olarak ilk defa bir Müslüman İngiliz vatandaşı seçilmiş ve bu kız bir Özbekmiş! Hiçbirinde “Özbek Türküymüş” dendiğine rastlamadım. Görmedim ama, herhalde Özbekistan’da da haber, Özbekliğini belirtmiş, “Özbek Türkü” dememiştir.

Bu Türk kardeş cumhuriyetleri Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bile tanımaz, Rumlarınkini tanırdı.

Ve Şimdiki Parıltı!

2005 yılının ortalarında bu manzarada birden ufak tefek hayırlı değişiklikler göze çarpmaya başladı. Azerbaycan, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıdı! Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev “Türkistan Orta Asya Konfederasyonu” fikrini canlandırdı; Kırgızıstan, Özbekistan ve Türkmenistan’la toplantılar yapmaya başladı.

“Uyuyan Dev” uyanmaya mı başlamıştı? Ben ölmeden önce, Türklerin ortak hareket edip 300 milyonluk bir dev blok hâlinde kuvvet oluşlarını görebilecek miydim? Bir de baktım, Cumhuriyet gazetesinin “Strateji” adlı haftalık ekinde, rahmetli Cahit Külebi’nin oğlu Ali Külebi, bir Türk Avrasya blokundan bahsetmiş! Ardından Yeni Çağ gazetesinde Lâle Şıvgın hanım aynı konuyu ele almış ve Muhsin Yazıcıoğlu da bir röportajda bu tezi ileri sürüyor.

Ufak bir kıpırdanma mı? Yoksa kıvılcımlar mı başladı? Benim 9 projem de yürürlüğe konabilse, eminim Uyuyan Türk Devi artık uyanır. İnşallah.

 

Orkun'dan Seçmeler

Zaferler Ayı

Türkistan gezisi

Atatürk ve Türkçülük