İstanbul’da, Bâyezîd Câmii’nin bitişiğinde bulunan ve bizim İstanbullu zamanlarımızın kültür kapısı olmuş bir kitapçılar arastası var. “Sahhâflar Çarşısı” diye şöhret bulan bu güzel vatan köşesi, bir-iki dükkân dışında, tamâmen test kitabı satılan yeni hâliyle, “sahhâf” sözüne epeyi uzak kaldı.
Çok yakın vakte kadar, bu çarşının ortasında, Sultan İkinci Bâyezîd Türbesi’ni gösteren bir levhada:
“The Thomb of Sultan Bayezid II Türbesi”
şeklindeki cümle garîbesini okuyorduk. İngilizce ile Türkçenin, böyle bir ifâde, daha doğrusu ifâdesizlik için işbirliği yapacağı, bu levhayı yazan ve yazdıranın dışında, kimsenin aklına gelmez.
Şimdi, o “Thom b Türbesi” garâbetini taşıyan levhanın bulunduğu yere, İbrâhim Müteferrika’ya âit olduğu iddiâ edilen bir büst koydular. Büstün kâidesi üzerine de; Müteferrika ile Said Efendi’nin önayak oldukları matbaada basılan ilk kitapların listesi yazılmış. İnsan, bu kitap isimlerini okuyunca, “Thomb Türbesi”nin mâsûmiyetine icâzetnâme çıkarıyor.
Kâtib Çelebî’nin meşhûr eseri(Tuhfetü’l-Kibâr Fî Esfâri’l-Bihâr)nin adındaki ilk kelime, kitâbe kâtibinin elinde: “Tuhve” kılığına girmiş. “Târih-i Hindi Garbi” ve “Grammaire Turgue” diye yazılan kitap isimleri de : “Bizi bu hâle sokanlar utansın!” feryâdıyla, aynı büst kâidesinde inkisâra durmuş, bekliyorlar.
Bahsettiğimiz büst ile kâidesi, ayakkabıcılar veyâ manifaturacılar çarşısına dikilseydi de, bu hatâlı ibâreler bulunsaydı, o kadar esefe sebep olmayabilirdi. Fakat, “Sahhâflar Çarşısı”na, bu ifâde yanlışları hiç yakışmıyor. Adı üzerinde, o çarşıdaki sahhâflar, büst kâidesinde adları yazılı kitapları, satma mevkiinde olan esnâfımız.
“Tuhfe”yi, “Tuhve” yapan bîgânelik, Fransızca “Turque” kelimesindeki (Q) harfini (G)’ye çevirmiş, hızını alamayarak “Garbî Hind Târihi”ni de “Hindi” fukarâsının kabaran kanatlarına fırlatıvermiş.
Kültür, ilim, irfân başlıklarını atacak yerimiz de kalmamış, onları taşıyacak erimiz de. Kitap isimlerinin yanlış yazıldığı büst kâidesini kitapçılar çarşısına diken zihniyet, neresinden bakılırsa bakılsın, bize hüzünden başka bir his vermiyor.
Aynı çarşının, hem Çınaraltı istikâmetindeki, hem de Kapalı Çarşı yönündeki giriş kapılarına “Sahaflar Çarşısı” yazılı mermer tabelâlar konmuş. Hâlbuki, “kitap tanıma mütehassısı” demek olan “sahhâf”, tıpkı “sarrâf, nakkâş, hakkâk” gibi bir meslek ismidir ve çift (h)’lidir.
Giriş tabelâlarıyla Müteferrika büstünün kâidesinde istiskâle uğramış harfler adına (he), Âsâf Hâlet Çelebî’nin mısrâlarına ilticâ etmiş, şâir de bu “eşk-i hurûf”a bakıp:
“Vurma kazmayı Ferhaaad!..
He’nin iki gözü iki çeşme
Âaaahhh!…”
diyor…