Bizdeki Kürtçülerin belli başlı iki iddiaları vardır. Bunları sık sık dile getirirler ve özerklik talepleri için gerekçe sayarlar. Birincisi kökenlerinin Sümerlere, Asurlulara, Urartulara dayandığı iddiasıdır. Ancak bu iddiayı temellendirecek hiçbir belge gösteremezler. Çünkü böyle bir belge yoktur ve hiç olmamıştır. Kaldı ki Sümerler, Asurlular ve Urartular ayrı karakter gösteren toplumlardır. Üçüne birden mirasçı olmak akılla bağdaşmaz.
Kürtçülerin ikinci iddiası, Millî Mücadele’yi Türklerle birlikte yaptıkları, Yunanlıları denize döken taarruzlarda omuz omuza çarpıştıklarıdır. Bu iddia ile, ortak mücadele sonunda kurulan devletin federal yapıda olması gerektiğini ileri sürerler. Böyle bir iddia doğru değildir.
Kürtlerin bir bölümü, Anadolu Türkleri dişlerini tırnaklarına geçirip vatanı kurtarmak için cepheye koşarken İstanbul’da işgalci İngilizlerle iş birliği yapmışlardır. Yenilgi üzerine İstanbul’daki siyasî hayatın değişmesiyle çeşitli Kürt kuruluşları ortaya çıkmıştır: Kürdistan Teâli Cemiyeti, Kürdistan Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürt Talebe Heyvi Cemiyeti, Kürt Kadınlar Teâli Cemiyeti, Kürt Millî Fırkası gibi. Bunların hepsi de Anadolu’daki Millî Mücadele’ye karşı olan kuruluşlardır.
Kürdistan Teâli Cemiyeti
İstanbul’da kurulan bu cemiyet, Wilson prensiplerinin Kürtlere de uygulanmasını savunuyordu. Bu prensiplerin Türkiye’yi parça parça edip birkaç vilâyetten ibaret bırakmak amacı güttüğü malûmdur. Bu cemiyet kendisini Kürt davasının tek ve gerçek temsilcisi olarak saymıştır.
Cemiyetin kurucuları: Kürdistan Teâli Cemiyeti’nin kurucuları şunlardır: Reis: Seyyid Abdülkadir, Kâtib-i Umumî: Hüseyin Şükrü (Baban), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban), Muhittin Nâmi, Babanzade Hikmet, Aziz Bey, Kâmran Ali Bedirhan, Necme ettin Hüseyin, Kürt Amele Reisi Reşit ağa, Kürdistan dergisi başyazarı Arvasîzade Mehmed Şefik, aynı derginin sorumlu müdürü Mehmed Mihri, Jin dergisi sorumlu müdürü Hamza Emin Feyzi, vb.
Cemiyetin faaliyetleri: Dersim ve Sivas aşiretleri arasında çalışma görevi cemiyet tarafından Divriği Kangal veterinerliğine atanan Baytar Nuri Bey’e verilmiştir. Koçkirili Mustafa Paşa’nın iki oğlu Haydar ve Alişan Sivas bölgesindeki örgütlenmeleri ve eylemleri yönetmişlerdir. Bu eylemler arasında Koçkiri isyanı da vardır. Cemiyet, Millî Mücadele’nin tam karşısındaki Hürriyet ve İtilâf Fırkası ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti ile yakın ilişki kurmuştur. Yani ileri gelen Kürt aydınlarının kurduğu bu cemiyet işgalci İngiliz ve Yunanlılara karşı savaşmak şöyle dursun, onlarla tam bir iş birliği içinde bulunmuştur.
Cemiyetin reisi, Seyyid Abdülkadir Osmanlı Devleti’nde Şûra-yı Devlet Reisliği ve âyan azalığı gibi önemli görevlerde bulunmasına rağmen İngiliz ajanı Binbaşı Novel ile iş birliği yapmış, Malatya valisi Ali Galip’le birlikte Sivas Kongresi’ni basmaya kalkışmıştır. İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiserliği memurlarından Hohler’le, Kürtlere tam bir özerklik için müzakerelerde bulunmuştur. Şeyh Sait isyanına katılmış, İstiklâl Mahkemesi tarafından idama mahkûm edilerek cezası 1925’te infaz edilmiştir. Kürt şeyhi Mahmut Elberzenci’nin, kurulması tasarlanan Kürdistan devleti için İngilizlerle giriştiği temasları da burada zikretmek gerekir. Kürt Teâli Cemiyeti bir süre sonra İstanbul Hükûmeti’nin kontrolünden çıkmaya başlamış, amacının ancak Sevr Antlaşması ile gerçekleşebileceği kanaatine vararak özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesine hâkim olan İngilizlere yandaş olmuştur. Bu sebeple İngilizlere “derin ve samimi bir itimatla” bağlanmayı tercih etmiştir. Kürtlerin Millî Mücadele’ye katılıp fedakârlıkla mücadele ettikleri iddiası bu gerçekler karşısında iflas etmektedir (1).
Koçgiri İsyanı
Koçgiri aşireti şeyhi Mustafa’nın iki oğlu Haydar ve Alişer tarafından yönetilen bu isyan 2.000 km2 lik bir alana yayılmıştır. Haydar, İmranlı’da Kürt Teâli Cemiyeti’nin bir şubesini açmış ve bütün aşiret reislerini üye yazdırmıştır. Bu cemiyetin reisi Seyyid Abdülkadir’le sürekli temas hâlinde bulunmuştur. İsyancılar başlangıçta İmranlı’yı ele geçirerek isteklerini bildirmişlerdir. Bu istekler isyan bölgesinin mümtaz bir vilayet olması, buraya bir Kürt valinin atanmasıdır. İsyanın bastırılmasıyla Nureddin Paşa görevlendirilmiştir. 6 Mart 1921’de başlayan isyan bir ay sonra 10 Nisan 1921’de bastırılmıştır (2). Koçgiri isyanı, millî kuvvetlerin, ilerleyen Yunan ordusunu durdurmak için İnönü’de boğaz boğaza savaştıkları döneme (27 Mart 1921-1 Nisan 1921) rastlamaktaydı. Yani Türk kuvvetleri Batı cephesinde işgalcilere karşı amansız bir mücadele verirken Kürtler Doğu cephesinde ayaklanarak bir kısım Türk birliklerini meşgul ediyorlardı. Kürtlerin Millî Mücadele’yi Türklerle birlikte yaptıkları iddiası bu tarihî gerçekler karşısında hiçbir anlam taşımamaktadır.
Milli Aşireti
İngilizlerin Kürtleri kışkırtmakla görevlendirdiği ajan Binbaşı Noel Urfa, Viranşehir dolaylarında faaliyette bulunurken Milli aşiretiyle temas kurmuştur. Aşiretin bu ajanla temasları belgelenmiştir.
İngilizlerle İşbirliği
İngilizler, Osmanlı Devleti’nin petrol yataklarına yakın bölgelerini nüfuzları altına almak istiyorlardı. Bunun için Kürtlerin toplu olarak yaşadığı bölgelere ajanlar gönderiyorlardı. Bunlar gittikleri her yerde İngiltere’nin propagandasını yapıyor, ayrıca bilgi topluyorlardı. İngilizlerin Süleymaniye’yi işgalinden sonra buranın siyasî yöneticiliğine getirilen İngiliz ajanı Noel aşiretlerle temas için geniş çaplı gezilere çıkıyordu. Ona Süleymaniyeli avukat Faik Tevfik, Celadet Bedir Han, Kamuran Bedir Han ve Ekrem Cemil Paşa eşlik ediyordu. Bunların tamamı dönemin en etkili Kürt siyasetçileriydi (3). Yani Osmanlı Devleti’ni parçalayıp kendine özel bölge ayırmak isteyen “düşman”la tam bir iş birliğine girişmişlerdi. Türklerin aleyhinde kim varsa onlardan dış destek aramak ayrılıkçı Kürtlerin belli başlı politikasıydı. Bu sırada Türkler vatanlarını kurtarmak için varını yoğunu veriyor, yedi yıl savaştıktan sonra sağ kalıp yerine yurduna dönen gaziler yeniden silâh kuşanıyordu. İki grup arasındaki fark bu kadar açıktı.
Sevr Antlaşması’na hazırlık niteliğindeki Paris Barış Konferansı, Türkiye’nin savaş galipleri arasında nasıl paylaşılacağını görüşüyordu. Bunu fırsat bilen Kürtler Konferansa bir delegasyon gönderdiler. Bu delegasyon, başka bir Türk düşmanı olan Ermeni delegasyonu ile uzun görüşmeler yaptı. Türkçesi, Kürt ayrılıkçıları Türk’ün düşmanı olan kim varsa onunla sıkı fıkı dostluk kurma peşindeydiler. Bu sırada Anadolu’da yeşeren Millî Mücadele çok zor şartlar içinde teşkilâtlanmaya çalışıyordu. Birileri vatanı kurtarmak için boğuşurken birileri de onu parçalamanın peşindeydi. Millî Mücadele’yi Türklerle Kürtlerin birlikte yaptıkları iddiası bütün bu gelişmelerin karşısında bir anlam ifade etmemektedir.
(1) Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C. 2, s. 101, İstanbul 1986
(2) İç İsyanlar, T. C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmî Yayınları, Seri Nu.1, s.151-169.
(3) Ersal Yavi, 1856- 1923 Emperyalizm Kıskacında Türkler Ermeniler Kürtler, s. 297, İzmir 2001