ANKARA’NIN TAŞINA BAK
Ankara, târihinde iki def’â Cumhûriyet merkezi olmuş tâlihli bir şehirdir: Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan beyliklerden, orijinal ismiyle Ahî Cumhûriyeti’nin ve kısa süren bu ilk tecrübeden yaklaşık yedi asır sonra da Türkiye Cumhûriyeti’nin idâre merkezi, aynı Ankara’dır.
Yıldırım-Timur rekâbetinin acı meyvesini görmek tâlihsizliği de, yine bu şehrimize âittir. 15. asırda Hacı Bayrâm-ı Velî’nin, herhâlde Ankara için söylediği:
Nâgehân ol şâra vardım,
Ol şârı yapılır gördüm,
Ben dahî bile yapıldım,
Taş ile toprağ arasında…
dörtlüğündeki hikmet dolu sözleri, 20. asrın başında bir kere daha, yüce bir mânâya bürünüyordu.
Atatürk’ün, Sivas Kongresi’nden sonra 27 Aralık 1919’da gelerek millî istiklâl karargâhını kurduğu Ankara, bu târihten itibâren hem kendini, hem de adım adım gelişen olayların içinde yeni bir devleti yapıyordu. Bu yapılma işi, kâh taş ile toprak arasında, kâh kültürle medeniyet arasında ve en çok milletle vatan arasında büyüyor, büyüyordu.
Askerî zaferlerin siyâsî düğümleri atıldıktan, Yeni Türk Devleti, tamâmen millî özelliklerle kurulduktan sonra, bir taraftan büyük bir ekonomik faaliyet, diğer yandan da aynı büyüklükte bir kültür kalkınması mücâdelesi görülüyordu.
Bu hummâlı çalışmalar sırasında Ankara’nın taşına bakanlar, artık gözyaşlarını değil, feleğin işini değil, Türk Devleti’nin yeni temeller üzerinde yücelişini düşünüyorlardı.
Ankara ve onun şahsında Türk Devleti, yeniden yapılıyordu. Yapının temel harcında; çok büyük bir milletin azmi, irâdesi, gayreti, istikbâle güvenle bakan medenî ve târihî cesâreti vardı. Atatürk, milletimizin bütün bu özelliklerini millî kültür kelimelerine sığdırıyor ve:
“Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhûriyeti’nin temel direği olarak temin edeceğiz.” (1) diyordu.
“Türkiye Cumhûriyeti’nin temeli kültürdür.” (2) sözünü de yine aynı düşüncenin ışığında ifâde ediyordu.
Böylece, Ankara’nın taşına bak! Diyenler, sert ve soğuk bir cisim yerine; Türk milletinin bu, “taş”a nakşetmeye çalıştığı millî kültürünü gösteriyorlardı.
1 – Dr. Müjgân Cunbur, Atatürk ve Millî Kültür, Ankara, 1973, s. 9
2 – Dr. Müjgân Cunbur, a. g. e. s. 9