İnsanlar milletlerine verdikleri zararları nasıl ödüyorlar?
JAPONLAR HARAKİRİ YAPIYOR, ÖTEKİLER İNTİHAR EDİYOR
BİZDEN OLMAYAN BİZİMKİLER SADECE SIRITIYOR
Geçen yıllarda, Japon Savunma Bakanlığı’nın NEC şirketi ile yaptığı bir sözleşmede, devletini otuz milyon dolar zarara sokmakla suçlanan FUKUŞURO NUKAGA, sorumluluğu üstlenerek istifa ettiğini bildirdi ve harakiri yaptı. Yine Japonya’nın ikinci büyük şehrinin altmış yedi yaşındaki valisinin, havanın soğuk olması nedeniyle arabasına aldığı ve üstünü battaniyesiyle örttüğü üniversiteli bir genç kıza cinsel tacizde bulunduğu iddiası basında yer aldı. Vali, genç kızın tazminat davası sonucunda, altmış milyar lira tazminat ödemeye mahkûm ediliyor Ceza mahkemesinde de suçlu bulunursa yedi yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak, Vali, “özel sebepler yüzünden” istifa ettiğini açıklıyor. Güney Kore Devlet Başkanı’nın oğlu HYUNÇUL, herhangi bir amme görevi bulunmamakla birlikte “devlet başkanının oğlu” sıfatını kullanarak bir çelik şirketine, rüşvet karşılığı, bürokratik sorunlarında yardımcı olmaktan suçlu olarak Parlâmento Soruşturma Komisyonu’nun önüne çıkıyor, göz yaşları içinde özür diliyor “günahlarından dolayı babasının ve halkının kendisini bağışlamasını istiyor” ve HARAKİRİ YAPIYOR.
Millî menfaatlere zarar veren Japon asıllı insanlar günahlarını dürüstçe itiraf edip cemiyetlerinden özür diliyorlar ve çoğu da bunu HARAKİRİ yaparak ödüyor. Ancak Batı onları da bozdu. Eskiden Amerika’da eğitimini tamamlayan bir Japon genci yurduna döndüğünde imtihana tabi tutulur ve beceremezse, milletinin kaynağını boşa harcadığı için harakiri yapardı. Harakiri; bir insanın midesini yatay olarak keserek kendine yaptığı bir işkence. Başka bir ifade ile KENDİ KİRLİLİĞİNİ TEMİZLEME HAREKETİ.
DOĞULU MİLLETLER BATILILAR GİBİ YÜZSÜZ DEĞİLDİRLER. A.B’nin kapısında beklesek de biz Türkler de doğuluyuz. Yalnız, bizde harakiri yoktur. ALLAH’IN VERDİĞİ CANI ONDAN BAŞKA KİMSENİN ALAMAYACAĞINA inanırız. Türkler, törelerinin gereğini yaparlar. EĞRİ AĞAÇSIZ ORMAN OLMAZ atasözüne hürmet ederek diyebiliriz ki, TÜRKLER, MİLLETİNİ ZARARA SOKAN HARAKETLERDE BULUNMAZLAR. Bu törenin dışına çıkanların soy şuurunda mutlak bozukluk vardır.
Dünyanın kendini bildiği günden beri var olan, kıt’alarda devletler kuran, altı asır üç kıt’a hakimi olan imparatorluğun sahibi, Türk Dünyası ’nın önderi ve örneği olması gereken, tek ümidimiz genç Türkiye Cumhuriyeti’nin üst yönetimlerinde bulunan şahısların mes’uliyeti hiç şüphesiz çok büyüktür. SELÂHİYETİ KADAR MES’ULİYETİ DE BÜYÜK OLANLAR ÇOK DİKKATLİ OLMAK MECBURİYETİNDEDİRLER.
Bu yazımda, Türk Milleti’nin mukadderatına tesir edecek karar mevkiinde bulunan, aldığı kararlar ve uygulamaları ile aziz milletimize telâfisi imkânsız zararlar veren ve Japon vatandaşı olsalardı harakiri yapmaları gereken üst yöneticilerimizden bahsedeceğiz. Çünkü, bazılarının yaptığı hatalar uzun yıllar milletimizin sırtında ağır birer yük olarak kalmıştır. Öncelikle şunu arz edeyim ki; BİZİM SİYASÎ LİDERLERİMİZİN ÇOĞUNU, BAHTLARI KARA OLMUŞTUR.
En eskilerden ve hayata vedâ edenlerden başlayarak günümüze gelelim ve bildiğimiz günahları sıralayalım.
İSMET İNÖNÜ: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalyanlar, Ege adalarını boşaltırken sahip çıkmamış ve ADALAR DENİZİMİZİN BİR YUNAN DENİZİ OLMASINA SEBEP OLMUŞTUR.
Yine Türkçü Atatürk’ün vefatından altı yıl sonra, 1944 yılında, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle Türkiye Cumhurbaşkanı sıfatıyla 19 Mayıs Stadyumu’ndaki açılış söylevinde bayramla hiç alâkası olmamasına rağmen TÜRKÇÜLER VE MİLLİYETÇİLER HAKKINDA ÇOK ÇİRKİN İFTİRALARDA BULUNMUŞ ve aynen “Turancılık fikri son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu fikirleri yürütmek isteyenlerin Türk milletine hiçbir hizmetleri olmayacağı muhakkaktır. Emin olabilirsiniz ki, vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edeceğiz”… demiştir. İşte bundan sonra bildiğimiz 1944 hadiseleri ve Türkçülere tabutluklardaki işkenceler başlamıştır.
CELÂL BAYAR: 1950 seçimlerinden sonra da reisicumhurumuz olan bu şahıs, sol basının ve “devrim yobazlarının” tesirinde kalarak ve kadrosundaki milliyetçileri dinlemeyerek, memleketimizin en ücra köşelerine kadar teşkilâtlanmış, siyasetin tamamen dışında, kültür milliyetçiliği yapan TÜRK MİLLİYETÇİLER DERNEĞİ’nin KAPATILMASI için çok uğraştı ve bunda muvaffak oldu. Küskün milliyetçilerin yokluğundan istifade eden solcu gruplar, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin havasını hazırlayarak Türk demokrasisine zaman kaybettirdiler.
TURGUT ÖZAL: MEMLEKETİMİZİ TÜKETİCİ EKONOMİ İLE TANIŞTIRAN, ayrımcılığı teşvik edip MOZAİK KÜLTÜRÜNE ÖNCELİK VEREN, soyguncu ve vurguncuları işbaşına getirip ENFLASYONU KÖRÜKLEYEN, “Benim memurum işini bilir” gibi bize çok pahalıya mâlolan vecizesinden sonra Rus orduları Bakü’ye girip Türk kanı döktüklerinde “ONLAR ŞİÎ, BİZ SÜNNÎYİZ” deyip kenara çekilen ve yaptığı kötülükleri torunlarımızın çekeceği insan.
Şimdi sıra hayatta olanlarda:
KENAN EVREN: 1980 ihtilâlinin başı olarak ve medyanın tesirinde kalarak, “devlete karşı olanlar”la “devletten yana olanlar”ı aynı kefeye koyup hadiseleri SAĞ-SOL çatışması şekline dönüştüren ve MİLLİYETÇİ GENÇLERİN İDAMLARINA VE SÜRÜNMELERİNE SEBEP OLAN. Ayrıca, NATO Savunma Birliği’nden ayrılan YUNANİSTAN’IN, HİÇBİR TAVİZ KOPARMADAN, VETO HAKKINI BİLE KULLANMADAN NATO’YA DÖNÜŞÜNE SEBEP OLMAK.
NECMETTİN ERBAKAN: MİLLİYETÇİ DEĞİL ÜMMETÇİ OLAN, “İslâm’ın millî kimliğe izin vermediğine” inanmış, yaşantısını bütünü ile, medenî bir Türkten daha çok riyakâr bir Arap gibi sürdüren ve bu inanışlarını genç Türkiye cumhuriyetine tatbike cür’et eden, Libya’da çöl çadırı içindeki şımarık KADDAFİ’NİN TÜRK BAŞBAKANI OLARAK AZARINI İŞİTEN kimse.
ERDAL İNÖNÜ: ANARŞİST-KOMÜNİST DENİZ GEZMİŞ VE ARKADAŞLARININ üniversitede devletimize karşı giriştikleri silâhlı hareketler sonundaki adlî soruşturmalarda rektör sıfatıyla görevini yapmadığı tesbit edilmiş, hattâ arabasının arka bagajında haini jandarma kontrolünden geçirdiği ileri sürülmüştür. Parti başkanı olduğu zaman da REY UĞRUNA PKK’NIN TEMSİLCİSİ PARTİ İLE MÜŞTEREK LİSTE YAPARAK, bölücülerin TBMM’ne girmelerine ve siyasî oluşumlarına sebep olmuştur.
BÜLENT ECEVİT: “Ortanın solu” ifadesini Türk siyasî hayatına komünizmle karıştırarak ilk sunan kişi. “Toprak işleyenin, su kullanananındır” “bir gün düdük çalınır ve tribündekiler de sahaya iner” “Yugoslav modeli incelenmelidir ve uygulanmalıdır” gibi MEMLEKETİMİZİN İNSANLARINI BİRBİRİNE DÜŞÜREN İNSAN. 1974’te Başbakanlığı sırasında televizyona çıkıp, “artık bu televizyonlardan kurt sesi, köpek sesi duymayacaksınız” deyip MİLLETİMİZİN MİLLÎ SEMBOLÜ BOZKURDUMUZA HAKARETLER ETMİŞ ve onu köpekle mukayese etmeye kalkışmıştır.
SÜLEYMAN DEMİREL: 20. yüzyılın ikinci yarısında Türk milletinin önüne dikilen en büyük engel. BU AZİZ MİLLETİ ÖZ ORDUSU İLE İKİ KEZ “KARAKOLLUK” ETTİ (1971-1980). Başımıza Tansu Çiller gibi birini tebelleş etti. Emeklilik yaşını üç kere (1965-1969-1992) ve en sonunda 38’e indirerek, PKK’dan sonra ENFLASYON FELÂKETİNİN EN BÜYÜK MÜSEBBİBİ ve kamu açıklarının bu hale gelmesine sebep oldu. 1976’daki hükûmeti ile, devletimizde ve müesseselerimizde partizanlığın büyük ölçüde başlamasına ve lüzumsuz devlet kadrolarının iki yılda üç kat artmasıyla yine enflasyonun kamçılanmasına sebep oldu. Sonra da sıkılmadan enflasyonun düşürülmesi gereğinden dem vurdu. Ermeni eşkiyaları kardeş Azerbaycan topraklarını istilâ ederken seyirci kalmış, bir kamyon votkaya esir olacak Rus ordusundan ”Kızıl Ordu Edebiyatı” yaparak bilgisizliğini gösterip Elçibey’i yalnız bırakarak ondan yaralıları taşıyacak iki üç helikopteri esirgemiştir. Milyonlarca Doğu Türkistan Türkü’nün kanına giren ÇİN HALK CUMHURİYETİ DEVLET BAŞKANI JİANG ZEMİN’E DEVLET NİŞANI VEREREK son görevini yapmıştır. Şerefli(!) haysiyetli(!) aile fotoğraflarını da “iş yapanları pişman etmeyelim” diyerek görmezden gelmek istemiştir. Çünkü, “dün dündür bugün bugündür”.
TANSU ÇİLLER: MİLLETİMİZİ AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ’NE SOKTUĞU ve anlaşma metnine şerh koymadığı için bizi Batının kucağına düşürmüş, uygulama neticesinde Avrupa pazarlarındaki mallarımız ucuza, oradan aldığımız mallar da daha pahalıya gelerek üretimimizin baltalanmasına, bugün şikâyet ettiği SOYGUN-VURGUN DÜZENİNİN GELİŞMESİNE ve fiyatların birkaç misli artmasına sebep olmuştur. DİN TİCARETİ YAPANLARLA HÜKÛMET KURMA hatasına düşerek İstanbul Bankası’nı batıran efendisinden daha zararlı olmuştur.
MESUT YILMAZ: Hocası Turgut Özal’ın yolunda gitmeye gayret gösterip SOYGUNCU-VURGUNCU ÇETELERİN ARTMASINA SEBEP OLMUŞ, otuz milyon Doğu Türkistan Türkünün yaşam ve azatlık mücadelesine manî olmak amacıyla (Türkün ilk düşmanı) ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN EMRİNE UYARAK GENELGELER NEŞRETMİŞ, “A.B’NİN YOLU DİYARBAKIR’DAN GEÇER”, “Demokrasi Kürdün de hakkıdır” diyerek Dağ Türkü bildiğimiz Güneydoğulu kardeşlerimizi Oğuz boyu ile ters düşüren, Rusların MAVİ AKIM PROJESİNİN TAKİPÇİSİ.
Bu kara listeye girmeyen üst yönetici siyasetçilerimiz de pekçoktur. Atatürk’ün etrafındaki kadronun ve Cumhuriyet döneminde Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık yapan dikkatli ve namuslu insanların haklarını inkâr edemeyiz. Allah onlardan razı olsun. Kötülük yapanlarla, kötülük yapmayı düşünenler arasında sadece bir fırsat farkı olduğunu biliyorum. Fakat bu sözü soy şuuruna sahip insanlarıma yakıştıramıyorum. Çünkü devlet-millet-vatan-dil ve bayrak bizimdir.
Tanrı Türk’ü Korusun.