3 Mayıs doğurduğu milliyetçilik düşmanlığı hareketi ile, Türk kadınının da bir nevi imtihanı olmuştur.
Milliyetçilik inançlarının hesabını vermek üzere hapsedilenlerin anneleri, eşleri, kız kardeşleri ve yakınları, o zulüm kampanyasının devamı müddetince ıstıraplarını içlerine akıtmak ve bütün acılara katlanmak suretiyle, Türk kadınının da Türk erkeği gibi millet mücadelesinde her türlü zorluğa göğüs gerebileceğini isbat etmiştir.
Bir anne, iki aydan çok bir zaman hürriyetten mahrum kalmış ve bu müddet içinde 4 yaşındaki çocuğunu, zulme aletlik edenlerin izinleri oldukça görebilmiştir. Bir anne, dünyaya getirdiği çocuğunun haberini uzaklardan haber salarak eşine duyurabilmiş, bir başka anne, kırk günlük çocuğunu babasına bir polis odasında gösterebilmiştir. Birçok anneler, birçok kız kardeşler, birçok eşler, oğullarını, kardeşlerini, eşlerini bir an görebilmek için nelere katlanmışlardır. Fakat hiçbiri de Türk kadınında bulunması gereken Türk kadınlığı vasfına asla toz kondurmamıştır.
3 Mayıs, bu gerçeği ortaya koyması bakımından da mühim sayılsa gerektir. Bu, o demektir ki, Türk milliyetçiliği yeni ihanetlere uğrarsa her yaştan Türk oğlu gibi her yaştan Türk kızı da en küçük tereddüt geçirmeden vazifesini yine yapabilecektir.
Reşide SANÇAR, Ötüken Dergisi, 17. Sayı